Karadeniz Sahil Yolu

28 Mart 2017 tarihinde, Karadeniz, Özgürlük Yollarında kategorisine Ekin Baykal yazdı. 1 Yorum

Her şey, benzinlikte durup “sahil yolu nasıl acaba?” sorumuza karşılık “macera arıyorsanız sahilden gidin” diyen pompacının bizi gaza getirmesiyle başladı. Biz de macerayı duyunca dedik sahil yolu candır, bastık marşa…
Rotamız belli; Zonguldak’tan Bartın, Amasra, Cide, İnebolu, Erfelek, Sinop, Samsun ve Ordu.

Yolun çok kötü olduğunu biliyorum, sağdan soldan duyduğum kadarıyla büyük bir çile çekeceğimiz belliydi ama bu kadarını da tahmin etmemiştik.

Amasra
Amasra’ya ulaştık. Hava yağmurlu, gördüğümüz turist sayısı en fazla 5 (kış olmasına rağmen) güzel bir koy üzerine kurulu bir kent Amasra. Şehir içindeki asfalt yerine kullanılan taşlar daha güzel bi hava katmış. Sahilde balık restoranları ve hediyelik eşya satan yerler var. Amasra’ya indiğimde “Amasra’ya yeniden gelmeliyim” dedim kendi kendime. Havalar daha sıcakken, daha güzel olacağını düşünüyorum. Kayıkların üzeri örtülmüş bir Amasra’yı kimse istemez. Muhteşem doğal güzelliklere sahip bir şehir. Yaz – kış Amasra’da yaşamak isterdim. Kayıkla açılıp balık tutmak, boydan boya sahilinde yürümek güzel olmalı. Şöyle bir tur attıktan sonra yeniden yola koyulduk.


Cide

Sıradaki durak Cide. Bildiğin 17-18 yıl öncesinin Ayvalık’ı… Sahil boyunca sıralanmış evler, tam hayalimdeki gibi bir yaşam olmasa da, biraz yakını. Cide tahmin ettiğimden daha güzel geldi. Kaymakamlığa ya da belediyeye ulaşabilseydik Cide’ye dair tarihi ve kültürel yerlerle ilgili bilgi alabilirdik. Cide, Kibrit’le birlikte gidip sahil yolunun kenarında 1 hafta tatil yapılabilecek bir şehir. Karavancılar değerlendirmeli. Çok mütevazı geldi bana, insanlarıyla muhabbet ettiğinizde o yakınlığı hissedebiliyorsunuz. Cide’ye de yeniden yolumuz düşecek gibi.

Biz en iyisi karanlık bastırmadan yola devam edelim diyerek yola çıktık, insanların “gitmeyin!” uyarılarına aldırış etmeden gittiğimiz sahil yolunda 2 defa benzin sıkıntısı yaşadık. 170 km boyunca benzin istasyonu yok, sorabileceğin kimse yok, yorulduğunda dinlenebileceğin bir yer bile yok. Cide’den sonrası ölüm gibiydi. İnişli çıkışlı yollar, hızımız en fazla 40’a çıkıyor o da çok az bi düzlük geldiğinde. Virajlar, rampalar, yer yer toprak yol, yolların çoğu yerinde çöküntüler meydana gelmiş, öyle ıssız bir yol ki karşıdan araba bile gelmiyor. Belli ki yolu acil durumlar dışında kullanan yok.

Zar zor ilerleyebildiğimiz yere kadar ilerledik. Artık yakıtımız bitmek üzere, ileride bir benzinlik var diyorlar ama ben yakıt bitmesin diye gaza sadece dokunuyorum. Zaten biraz daha ya gittik ya gitmedik, benzinliği gördüüük girişe 10-15 metre kala yakıtımız bitti. O sıkıntılı stresli yolu bir daha gidersem mutlaka yanıma bidonlarla yakıt alırım.

Yakıtı alıp devam ettik. Türkeli diye bir yer geçtik en son. Karşımızda bir tabela Sinop sol tarafı gösteriyor ama üzerine bant çekmişler, heyelan nedeniyle sağ taraftaki yolu kullanmamız gerekiyormuş. Sağ taraf bildiğin köy yolu. Gidiyoruz ama göz gözü görmüyor sisten. Hafif hafif yollarda da kar olmaya başladı. Camdan baktığımızda görebildiğimiz tek şey sis ve yer yer silinip giden yoldaki çizgiler. 2-3 defa virajı görmeyip ani fren yapmak zorunda kaldık. Zaten onda da yerde kar vardı kaydık. Yollarda tabela yok ama biz sürekli tırmanıyoruz. Olacak gibi değil, yollar hep ikiye ayrılıyor tabela da yok kafamıza göre sağa ya da sola sapıyoruz.

En sonunda aradım 155’i, dedim böyle böyle “biz kaybolduk” en son nereyi geçtiniz falan dedi, köyün ismini verdim ama bilmiyor. Bekletti, yanındakine sordu bir şeyler, telefona geldi “jandarmayı ara en iyisi hemşerim” dedi kapattık. Aradım jandarmayı, çektim Kibrit’i kenara. Sil baştan bir daha anlattım “siz bir önceki sapaktan sağa sapacaktınız” dedi. Dönsek sıkıntı dönmesek sıkıntı yaklaşık 150 km boyunca köy yollarında sağa sola gidip durduk yine yakıt bitecek. Dedik abi “yakıtımız da yok sen bizi en yakın benzinliğe yönlendir” yakında benzinlik nerdeeee? o da yok. Biz 156’yı aradık ama adam sağolsun kendi cep telefonunu verdi bize, konum atmamızı söyledi. Seko’dan yolladık konumu, adamla kendi telefonundan konuşuyoruz sürekli. Şuradan gidin, dönmeyin bir daha geri, sapaktan sola, tabela tarafına değil falan derken aradan yarım saat geçti en sonunda çift şeritli bi yola indik. Yine tabela yok. Ben indim aşağıya, yoldan geçen birini durdurup benzinliği ve yolu sordum. Litresi 3.93’ten LPG aldım. İlk defa 95 liraya doldu depo. İleriden de Samsun tabelasını görünce biz hiç Sinop’a uğramadan Samsun’a doğru yola devam ettik.

Ben bittim, Ordu’ya yarın devam ederim diyerek gece Samsun’da kaldım. Bu zamana kadar yaptığım yolculukların en stresli geçeniydi. Yaz olmadan bir daha o yolları geçmek istemem. Eğer o yolu kullanmak istiyorsanız bir kere daha düşünün. Hatta size bir şey söylemek istiyorum; yine düşünün.

Ben anlamam, ben macera peşindeyim diyen herkesi o yolu kullanmaya davet ediyorum.

Eksik oldu ama tamamını anlatabileceğim bir zamanım yok.

Şimdilik hoşçakalın.